28 Mart 2016 Pazartesi

Anlamsızı anlamlandırırken amaçsızlaşmak

Tamam, kendimle çelişmeye yine hazırım. Libidomun hücumuna nihayet riayet edebilirim. Rötarlı gelen bir skandal beni hayata bağlayabilir. Kronik can çekişmemden taviz verebilirim.Fakat gururumun kırılıp hurdaya çıkmasına da asla göz yumamam. Başarısızlık ile değersizlik arasındaki uçurumu muhtemelen ben keşfettim! Henüz kendimi kötü hissetmeye alışmak istemediğim için sefil bir hayatı seçmişim, bir an önce tüymeliyim!

Yıllardır bir vahşet çemberinde çırpınıyorum. Onurunu,duygularını, aklını, sağlığını, rütbesini kaybetmiş sefillerden biriyim ve bundan umulmadık bir keyif alıyorum. Ölümcül bir keşmekeşin içindeyim.Bazen hangi gezegende yaşadığımızı bile unuttuğumu düşünüyorum. Bana sorarsanız, sonsuzluk; fani vücudumda yuva yapmış ıstırabın adıdır. Kıyamet benim gövdemden start aldı ve bu kıyametin hezimetinin avareliğimi mazur kılacağından eminim.
Sağlam yapılı, aydınlık, küçük sıcak yuvalarda kainatı bile karartacak denli keder üretebileceğim aklımın ucundan dahi geçmezdi.
"Eğer beni affetmezseniz, asla özgür olamayacağım. Sakat ve çıldırmış bir köle gibi, vicdanımın salgıladığı zehirden ötürü hep can çekişeceğim" demek istersen sizlere, ağzımdan sadece günlük boşluklar çıkıyor.
"Ben boks ringinde kazanıp, dans pistinde kaybedenlerdenim."



Toprağı deşmek yerine, bir iğneye tutunarak suya dalıp balık avlamayı seçen solucan… işte o benim.

15 Mart 2016 Salı

Ay Işığı Sonatı

Benzerlerimizin kaderlerinde, yani sözüm ona mutlu bir hayatta gerçekliği göremeyiz, aldanırız.
Ya çıkarların ardına gizlenmiştir gerçeklik ya da arzuyla şekil değiştirmiştir, ama asla bize asıl haliyle görünmemiştir!

Bu yüzdendir; bizi mutlu eden insanlara minnet duyalım; onlar ruhumuza çiçek açtıran sevimli bahçıvanlardır.
Ama fesat ya da sadece kayıtsız kadınlara, bizi üzen zalim dostlara daha da çok minnet duyalım.
Onlar şimdi tanınmaz enkazlarla kaplı kalbimizi kasıp kavurmuş, ağaçların gövdelerini kökleyip
narin dallarını parçalamış, ama tahripkar bir rüzgar misali, aynı zamanda hasadı belirsiz;
iyi tohumlar da ekmişlerdir...
Duygu getirdiklerini keyfince alıp götüremez; neşeden daha yüce olan keder çoğunlukla kalıcıdır.
Bir gece önce bizi yücelten, hayatımızı bir bütün olarak, bütün gerçekliğiyle, basiretli ve samimi bir merhametle görmemizi sağlayan mutluluk sebebini ertesi gece unutuveririz.
Rüzgar bu düşler enkazının, solup gitmiş mutluluk talaşlarının ortasında iyi tohumu, gözyaşı selinin altına ekmiştir, ama gözyaşları o kadar çabuk kurur ki, tohum; yeşermeye fırsat bulamaz...


Yarın, yarından sonra bir yarın, bir yarın daha
Sürüp gidiyor günden güne küçük adımlarla;
Geçmiş günlerimizse nice sersemlere ışık tutmuş,
Ölüm yolunda toz toprak olmazdan önce,
Sön, Cılız kandil, sön! Hayat dediğin ne ki:
Yürüyen bir gölge,bir zavallı kukla bu sahnede;
Bir saat boy gösterip boyun kırıp gidecek!
Bir daha da duyulmayacak artık sesi.
Bir aptalın anlattığı bir masal bu:
Kuru gürültüler, deli saçmalarıyla dolu.
           SHAKESPEARE, Macbeth





Heyhat! Bizi besleyecek olan ekmek acıdır.