4 Nisan 2016 Pazartesi

Pavlov'un köpekleri

İnsanlar her geçen gün bir nebze daha mutsuzlaşıyor, her geçen gün bir nebze daha tükeniyor minicik odalarda; yada büyük süslü geniş caddelerde...
Çaresizlikle umutsuzluk arasında gerilmiş, karamsar, korku dolu, küçük, uzak, diken diken yüzler. Onlarca, yüzlerce... Bazıları, boşvermişliğin ortasında unutulmuş, sarkmış bir çorap gibi. Bazıları, derin bir kaygı ve kederin şeklini almış, rengini almış ve donmuş. Bazıları boşluğa düşülmeden önce neler konuşuluyorsa işte o konuşmaların tatsızlığına bulanmış, sonra düşmenin rüzgarıyla şöyle bir dalgalanmış ve tam un ufak olup dağılacakken, bir cama yapışıp kalmış. Orada değil de, gürültülerle dolup taşan bir lunaparkta gibi bazıları da. Bakışlarında kocaman birer dönmedolap saklı sanki. Gözlerdeki donuk ışıltılara kadar yükseliyor kimi zaman bu dönmedolaplar, parıltıların içinde bir an bol güneşli bir çocuk yüzü gibi görünüyor, ortaya masmavi, bir bakımlık gökyüzü bırakıyor, sonra da yavaş yavaş alçalıp gene kayboluyor. İnsanların çoğu yere inmiş, öfkeleri burunlarında, geziniyorlar belki. Ellerinde sinir hapları, su şişeleri, market poşetleri ve bayatlamaya yüz tutmuş günlük gazeteler. Herkes leblebi yer gibi sinir hapı atıyor ağzına, herkes gazetelerin birinci sayfasında pıhtılaşan kanlara gözucuyla bakıp bakıp susuyor ve herkes adımını ileriye değil de, kendi içine doğru atıyor.
(...)



Yaşadığımız an'ı hayattan saymıyoruz ve geriye bir şey kalmıyor sevgili okur.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder